ZENGİNİN MALI ZÜĞÜRDÜN ÇENESİ (30.10.2017)

Zengin olmak, insanın kulağına hoş gelen bir ifadedir.  Ah bir zengin olsam diye başlayan cümlelerle ne hayaller kurulur ya da ne hayaller yıkılır. Maddi anlamdaki zenginliği herkes sever. 
İyi de zenginlik nedir?  Kime zengin denir?
Herkese göre değişen bu sorunun cevabı aslında çok basittir. Tüm toplumlarda parası çok olanlara zengin denilir. Zenginlik elbette herkese göre değişebilir ama Paul Getty’e göre; parasını sayabilen yeterince zengin değildir.
Zengin bir işadamı denildiğinde; insanın aklına önce orta yaşlı, toplu, göbekli, masasında oturan ve sağa sola emirler yağdıran bir tip gelir. Altında Mercedes arabası olan, fabrikası, yatı, katı, bankada parası olan bir insan hayal edilir. Doğal olarak herkes günün birinde zengin olmayı hayal eder.
Zengin olma arzusu insanın en güçlü dürtülerinden biridir. Bu hep böyle olmuştur, böyle olmaya da devam edecektir. Pek çok insan için zenginlik, kendilerinden çok yüksek ve üstün olanı niteleyen bir kavramdır. Ülkeler ve toplumlar için de durum benzerdir. Orta sınıfa mensup bir Türk’e göre,  en yoksul Amerikalı bile zengindir.
Erkek ya da kadın fark etmez, insanoğlu zenginleştikçe, başka güdüler harekete geçer. Bunlar zaman içinde giderek önem kazanır. Öncelikle geçmişte kendisini dışlayanlarla hesaplaşma dürtüsü öne çıkar. Sonra bolluk içinde etkileyici bir yaşantı sürme arzusu gelir. Daha sonra kovalama ve avlanmanın verdiği zevk gelir. Rakiplerini zekâsıyla alt etme, malını mülkünü daha çok büyütme isteği ortaya çıkar. 
Bir süre sonra bu durum tutkuya dönüşür.
Toplum zenginlere karşı kararsız duygular besler. Bir yandan saygı ve sempati duyar, dolayısıyla pohpohlar. Diğer yandan da onları aşağılar ve bir kan emici ya da asalak olarak görür. Zengini aşağılarken mantıklı bir değerlendirmeden ziyade kıskançlık duygularıyla hareket eder. En acımasız olanları da, eleştirdikleri sınıfa asla giremeyeceğini bilenlerdir çoğunlukla…
Yeryüzündeki insanların çoğu asla zengin olamayacakları gerçeğini kabullenirler. Zaten zenginliğe ulaşmak için onca çabaya ve fedakârlığa değmez diye düşünmeye başlarlar. Hatta hayat çok kısa, üstelik çok daha değerli amaçlar var diye vurgularlar. Bazıları da parayla saadet olmaz diye avunurlar. Bilinmelidir ki, zenginlerin de sıkça aynı kanıya vardıkları olur…
Kamunun düşüncelerine yön verenlerin gözünde işadamları ne yaparlarsa yapsın kahraman sayılmazlar. Yaptıkları onca iş, yarattıkları onca katma değer, çalıştırdıkları binlerce işçi, ödedikleri pek çok vergiye rağmen yaranamazlar. Ağzıyla kuş tutsalar muteber değildirler. Oysa günümüz ekonomilerine baktığımızda, gelişmede en büyük katkıyı işadamları sağlarlar.
Kendi kendini yaratmış bir adamın hayatındaki dönüm noktalarından biri durup kendi kendine ‘Nereye gidiyorum?’ diye sorduğu andır. Birdenbire yeterince para kazandığını, ama harcamaya vakti kalmadığını algılar. Kimisi başka bir yaşam tarzı bilmediğinden ve aradığı heyecanı yalnızca bu yolla bulduğundan aynı hızla yoluna devam eder. Kimisi de işle tüm ilişiğini keser. Satar, savar ve bambaşka bir konuyla ilgilenmeye başlar.
Varisler ise ya mirası bırakanı geçmeye çalışır ya da aşık atamayacaklarını işin başında anlayıp kendilerini apayrı bir uğraşa verirler. Mesela, sanata ya da lüks bir aylaklığa…
Velhasıl insanlar; yaşamlarında zengin olmak isterler, zenginleri severler, onların yaşamlarını ve servetlerini merak ederler. 
Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.
       
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com