YENİ YILDA DİLEĞİNİZ TUTSUN (25.12.2017)

Bir yılın daha sonuna geldik. 
Akıp giden zaman içinde her şeyin bir sonu var.
Bu hafta sonunda yeni bir yıla merhaba diyeceğiz. 
Dünya yeni bir yıla girerken, insanlar değişik şekillerde kutlamalar yapacak. 
Yeni yıl dünyada coşkuyla karşılanacak, hayat 2018 de devam edecek.
Peki, nasıl oluyor da böyle sıradan bir gün, dünyanın çoğunluğu tarafından özel bir gün olarak kabul ediliyor ve coşkuyla kutlanıyor?
Merak ettim, önce Google Amca’ya sonra da kitaplığımdaki ansiklopediye baktım.
Edindiğim bilgilere göre; Ortaçağ’da yılın başlangıcını belirlemek için birçok tarih kullanılmış. Romalıların yılı, 1 Ocak’ta başlamış ve bu kullanım Ortaçağ’da bazı ülkelerde sürmüş. Aslında bu tarih her zaman yıldız falının başlangıç noktası olmuş. 
Bununla birlikte, 1 Ocak bazı önemli Hıristiyan bayramlarının başlangıcı olarak tercih edilmiş. Kilise, ayların ilk günlerinin kutlandığı putperest bayramının yerini almak üzere İsa’nın sünnet gününü bayram olarak belirlemiş. 
Yılbaşının 1 Ocak olarak belirlenmesi, 1563’te Charles IX’un buyruğuyla olmuş ve Fransa’da zorunlu kılınmış.
Müslümanlığı benimsedikten sonra Türklerin de kullandığı hicri takvimde yılbaşı olarak muharrem ayının birinci günü kabul edilmiş. 1.Mahmut döneminden başlayarak kullanılan ve julius takvimine dayanan rumi (mali) senenin başlangıcı ise 1 Marttır. 
Şubat 1917’de yapılan bir düzenlemeyle tarih başlangıcı (hicret) aynı kalmak üzere Gregorius takvimi ve yılı kabul edilmiş ve yılbaşı 1 Ocak olmuş.
İşte kitaplar ve kaynaklar böyle söylüyor, böyle yazıyor.
Yılbaşı kutlamaları için farklı görüşler var. 
Kimisi günahtır, kimisi değildir diyor.
Melih Cevdet Anday “yılbaşı sıradan bir gündür. Çünkü doğanın ayı, yılı yoktur ama biz o gün seviniyor, gülüyor, eğleniyoruz ya, yeter bize. İnsan mutlu günler yaratmış, böylece doğanın biteviyeliğini yenmiştir, ona katkıda bulunmuştur. İşte kültür dediğimiz de budur” diyor.
Yılbaşında yapılan kutlamalar için kitaplar; genellikle nefis köreltme, arınma, canlanma ve yenilenmeyi temsil eden törenleri kapsamakta ifadesini kullanır.  Melih Cevdet Anday bunu “ölüme karşı direnme” olarak yorumlar…
Eskinin geleneği ile büyümüş bir fikir adamı olan Refik Halit Karay, 1955 yılında yazdığı bir yazısında yılbaşı eğlencelerine karşı çıkan bir görüş sunar: “Tuhafı şudur ki, pek geleneğimize dayanmayan bu yeni adete, yani yılbaşında sabahlanmasına bütün adet ve bayramlarımızdan fazla bir gayretle, dört elle sarılmış haldeyiz. Bakalım şehirden köye de gidecek mi?”
Günümüzde Karay’ın beklediği gibi yeni yıl kutlamaları kentlerden köylere gitmiş midir bilinmez ama sosyal hayatın çeşitli katmanlarında yer aldığı kesindir.
Kimileri eğlence merkezlerinde, kimileri de aile içinde yeni yılı coşkuyla karşılar.
Fakat bir şey değişmez.  
Değişmeyen o şey; dileklerimizdir.
Yeni gelen yıl, biten bir yıldan daha fazla mutluluk, sağlık, huzur, başarı, bolluk ve bereket getirsin dilekleri hiç değişmez.  O zaman biz de dilek dileyelim;
Yeni yıl, ailemize, ülkemize, dünyamıza barış, mutluluk, bolluk ve bereket getirsin.
2018 de dileklerimiz hep tutsun!
                                                                                   
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com