İSRAF ETMEYELİM (31.07.2017)

Almanya ile ilişkilerimizde gergin günler yaşıyoruz.
Karşılıklı tehditler, restleşmeler devam ediyor. Bunca sözün ardından ekonomik ambargolar yaşanır mı, başka tedbirler alınır mı bilinmez ama bazı gerçekleri de göz ardı etmememiz gerekir.
Öncelikle Almanya’da yaşayan pek çok Türk var. 
Ayrıca Almanya, Avrupa Birliği’nin ekonomi ve siyasi alanda itici gücü ve lideri.
Ekonomi, yaşam ve kültür anlamında model aldığımız ve pek çok şeyi öğrendiğimiz ülke.
Ülkemize gelen turistlerin en fazlası Almanya’dan, ülkemize gelen yabancı sermayenin en önemlileri Almanya’dan. En çok mal sattığımız Avrupa Ülkesi Almanya… 
Hal böyle olunca; bu güven bunalımı nasıl çözülür, ilişkiler nasıl normalleşir diye düşünmek gerekiyor. Eğrisini, doğrusunu irdelemek gerekiyor.  Çünkü Almanya yıllarca her alanda örnek aldığımız ve ortaklık yaptığımız bir ülke oldu. Öfkeye kapılmamak, akılcı davranmak gerekiyor.
Buna dair bir hikâye anlatalım;
Olay 1950’li yılların ortalarında geçer.
Menderes Hükümeti ülkeyi kalkındırmak için bir dizi programlar hazırlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan çıktığı halde gözle görülür bir atılım yapan Almanya örnek alınacaktır.
Alman ekonomi bakanı Türkiye’ye davet edilir. Bizim ekonomi planlamacılarına bir konferans verecek olan bakan, lüks bir otelde yemeğe götürülür. 
Adet olduğu üzere çorba ile başlanır. 
Bakan çorbasını bitirirken bizim bürokratlar iki kaşık alıp iade ederler. 
Bizimkilerin anlayışında tabağı bitirmek görgüsüzlüktür.
Az bir şey de olsa bırakılmalıdır. 
Peşinden gelen yemekte de bizimkiler aynı davranır.
Bakan yine tabağındakileri bitirir. 
Sofraya en son pilav getirilir.
Bizimkiler yine iki kaşık alıp iade edecekken;
Alman Bakan “Durun!” diye çıkışır. 
“Lütfen herkes tabağındaki pirinç tanelerini saysın!” der!
Bürokrat ve politikacılar şaşkın vaziyette misafirin dediğini yaparlar. 
“Çıkan rakamları toplayın ve Türkiye nüfusunun yarısı ile çarpın” der. 
Rakamlar çarpılır ve tonlarca pirinci israf ettiğimiz anlaşılır. 
Bunun ekonomik maliyeti ise korkunç büyüklükte rakamlardır. 
Alman Bakan topluluğa döner ve şöyle der:
“Türk Milleti her yıl bu kadar ürünü israf ediyorsa benim size verebileceğim hiçbir ders yok beyler!...
Biz Almanlar, doğaüstü bir iş yapmadık,
Sadece kaynaklarımızı iyi kullandık ve israf etmedik!”
İşte sihirli kelime budur;
İsraf etmemek…
Lütfen durup bir düşünelim.
Bu olaydan bile bir ders çıkaralım.
Sadece ekonomik alanda değil, karşılıklı ilişkilerde, diplomaside, ülkemizin haklarını ve çıkarlarını israf etmeyelim.


Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com