Küçük bir bedeni küçümsemeyelim.
Küçük bir beden çoğu kez büyük bir ruha yataklık edermiş.
Ufak balıklar daha lezzetli olurmuş.
Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış,
Büyük odunlar alevi söndürebilirmiş.
Her küçük şey mutlaka bir işe yararmış.
Sağanak küçük damlalardan ibaretmiş.
Bazen ufacık bir yağmur kümesi, kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş.
Muazzam bir aydınlık, ancak küçük bir delikten bakıldığında görünebilirmiş.
Bildiğimiz küçücük bir saman çöpü, rüzgarın yönünü gösterebilirmiş.
Devasa olsa bile büyük bir geminin batmasına, küçük bir delik yetermiş.
Çok veren malından, az veren canından verirmiş.
Yükte hafif olmak, pahada ağır olmaya engel değilmiş.
Deve büyükmüş ama ot yermiş,
Şahin küçükmüş ama et yermiş.
İnsan, küçük bir adama iyiliği dokunduğu zaman, cömertliği öğrenebilirmiş.
Büyük makineleri küçük çarklar çalıştırırmış.
Büyük adamın büyüklüğü devam ediyorsa bunun sebebi,
Onun küçük adamlara gösterdiği özenmiş.
Bazen büyük bir aşkı başlatan, küçük bir gülümsemeymiş.
Büyük paralara alınan hediyelerin sağlamadığı mutluluğu,
Küçük bir bakış sağlayabilirmiş.
Haşmetli ulu bir çınarın veremediği kokuyu,
Küçük bir yasemin verebilirmiş.
Küçük sevinçleri bilmeyenler,
Büyük keyifler yaşayamazmış.
Öyleyse “küçük” deyip geçmeden önce, ne kadar “büyük” sonuçlara varabileceğini düşünelim.
Küçük bir damlayı, bir gülümsemeyi, noktayı, virgülü, bir ağacın dibinde biten gülü, bir susam tanesini, sevgilinin sesini hafife almayalım.
Küçük dediklerimizin aslında ne kadar büyük olabileceklerini, onların yok olmasını beklemeden fark edelim. Çünkü yanımızdayken değerini bilmediğimizi, bildiğimizde bulamayabiliriz.
Çıkınınızda, küçük bir gülümseme, bir yağmur damlası, bir yasemin kokusu, üç noktanız, unutulmaz küçük bir anınız hep olsun.
Küçük de olsa, varsın olsun.
Çünkü o küçük çıkınlar nasılsa bir gün, büyük değerler yaratacaktır.
Yeter ki, sabretmeyi ve biriktirmeyi bilelim;
Küçük küçük...
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com