KREDİYE ERİŞİM GÜÇLEŞİYOR(14.09.2020)

Bilindiği gibi para olmazsa; yatırım olmaz, ticaret olmaz. Elbette ticarette, yatırımda sermaye şarttır. Ancak sermayenin yeterli olmadığı durumlarda kredi kurumlarına müracaat etmek ve uygun şartlarda para bulmak gerekir.
Para yoksa, kredi yoksa, şirketler büyüyemez, gelişemez, yatırım yapamaz. Yeni yatırım yoksa, yeni istihdam olmaz.  Gençlere, işsizlere iş kapısı açılmaz. O nedenle krediye dolayısıyla paraya erişim son derece önemlidir. Ekonomi büyümeli, kaynaklar artmalıdır.
 Bazı dönemler vardır, piyasada bol para olur. Bankalar bu dönemde para satmak için müşteri ararlar. Bazı dönemler vardır, piyasada para kıtlığı olur. Finansman ihtiyacı olanlar, para bulmak için banka ararlar. Durum tamamen ekonomi ile alakalıdır.
2010 yılını hatırlayalım.
Piyasada para boldu ve bankalar para satacak müşteri peşindeydiler. İşte o dönemde cep telefonundan TC kimlik numaranızı gönderip kredi talebinde bulunabiliyor ve kolayca krediye ulaşabiliyordunuz. Hatırladınız mı?
Bankalar ve kredi kurumları, tüketici kredileri için inanılmaz fırsatlar sunuyor, cep telefonu, mobilya, beyaz eşya gibi ürünler için en basit yöntemlerle kredi veriyordu. Hatta bu işlemler SMS ile yapıldığından, mesaj kredisi diye anılıyordu.
Krediyi kullananlardan bazıları, kredileri geri ödeyemeyip sıkıntılı durumlara düştüler. Sıkıntı sahibi kimseler, çaresiz kaldığında krediyi başka kredilerle kapattılar. Sonuçta faiz meblağları arttı, gelirler, giderlere yetmedi. Bazı facialar yaşandı. Kısacası satacak bir şeyi olmayanlar, zor anlar yaşadılar, kredi aldıklarına bin pişman oldular. Fakat iş işten geçmişti…
Bazıları ise bu durumu iyi kullanıp mal mülk sahibi oldular. Hesabını iyi bilenler, gelirlerini artırdılar. Ucuz krediyi doğru kullananlar bunu fırsata çevirdiler. Durumdan  iyi istifade ettiler, kazançlı çıktılar…
Geldik 2020 yılına.
Denizli yılı diye başladığımız ancak bir türlü sıkıntılardan kurtulamadığımız 2020’de her şey ters gitmeye başladı. Doğal afetler, kazalar, ekonomide zorluklar derken, birden karşımıza corona virüs denilen covit-19 hastalığı çıkıverdi. Evlere kapandık, işimizden gücümüzden olduk, sağlık bir numaralı mesele oldu. Ancak hayat devam ediyordu. Ekonomi de hayatın bir parçasıydı ve parasız bir hayat imkansızdı.
Borçlar ertelendi, devlet destekli bankalar, kredi musluklarını açtılar. İşe gidemeyenlere, çalışamayan bazı sektörlere, destekler verildi, teşvikler sunuldu. Hem sağlıklı hem de ekonomisi düzgün bir Türkiye isteniyordu. Amaç bu olsa da, bu durum ekonomimiz için uygun şartlar taşımıyordu.  Ekonomimiz zaten güçlük içerisindeydi, basılan paralar ve geri dönmeyen kredilerle işler, güçleşmeye başladı. Pandemi döneminde ekonomi dibe doğru gitti.
Güçleşen ekonomide, para sıkıntısı baş gösterdi. Parası olanlar, baskı ile indirilen faiz oranlarını beğenmediler. Belki de haklılardı, çünkü bankalar enflasyon oranının altında faiz vermeye başlamışlardı. Düşük faiz oranına razı olanlar da, bir süre sonra yön değiştirdi.
Değişim, beraberinde dövize olan rağbeti artırdı. Parası olan hemen herkes Türk Lirasından çıkmaya başladı. Para; ya dövize ya da altına gitmeye başladı. Döviz ve altın hesapları gittikçe büyüdü, TL hesapları ise git gide küçüldü. Bu durum maalesef halen devam ediyor. TL nin değeri, her gün düşüyor…
Gelelim bu güne;
 Bugün bankalar artık kredi vermekte zorlanıyor, hatta vermek istemiyorlar. Kredi müşterilerini daha çok zorluyorlar. Daha seçici davranıyorlar, daha detaylı inceliyorlar. Kredi vermek için bin dereden su getiriyorlar. Dolayısıyla krediye erişim zorlaşıyor, kredi maliyetleri de gittikçe artıyor. Bu durum piyasaları geriyor, sıkıntılı bir sürece sürüklüyor.
İş dünyası bu durumdan rahatsız. Krediye erişimin kolaylaşmasını, artan kredi maliyetlerinin düşürülmesini istiyor ve bekliyor. Ancak bu tablo, kolayca değişmeyecek gibi görünüyor. Eldekinin kıymetini iyi bilmek, ayağını yorganına göre uzatmak, önemli hale geliyor.
Ekonomide yapısal bir reform yapmak, tıkanıklığı gidermek gerekiyor.