İŞ İNSANI (06.11.2017)

Bu yazıyı kaleme alayım mı, almayayım mı, diye çok düşündüm.
Sonunda yazmaya karar verdim. Ancak bilinmesini isterim ki; yazdığım cümleler edindiğim tecrübelere dayalıdır ve hiç bir kişi ve kurumu hedef almaz. İfadelerim geneldir ve kişisel düşüncelerimdir. 
Lütfen siz de o gözlükle okuyunuz.
Mesleğim gereği pek çok iş insanı ile tanıştım ve onların bazısını yakından tanıma fırsatı buldum. İyi günlerini, bazen de kötü günlerini gördüm. Yükselişlerini gördüğüm gibi düşmelerine de tanıklık ettim. Aslında bunlar iş âleminde olağan şeylerdir. Benim burada ifade etmek istediğim kurumsallaşma adına, iş insanının çelişkili davranışlarıdır.
Bazıları “kurumsallaşamıyoruz” diye şikâyet eder fakat yetkilerinin hiçbirini başkalarına devretmez. Önem verip yüksek maaşlarla çalıştırdığı profesyonel yöneticilerine de güvenemez. “Biz olmazsak iş duruyor” diye şikâyet edenler, bu durumun düzelmesine gerek görmeyebilir.
Bazen günü kurtarma telaşı içindeki iş insanı, planlı çalışmaz, aceleyle düşünmeden hatalı kararlar verir, gözü kara davranır. Aileden biri veya bir yönetici tarafından bu konuda uyarıldığı zaman, aldığı yanlış kararlarından geri dönmeyi kendine yediremez. Yanıldığını göstermek istemez çünkü her şeyi bilmeyi imajının bir parçası haline getirmiştir.
Açıklamalarımla belli bir grubu yada kişileri hedeflemediğimi bilmenizi isterim. 
Dikkatinizi çekmek istediğim husus; bunlar iş insanının çelişkili davranışlarıdır.
Mesleğim gereği, dışarıdan çok güçlü görülen iş insanının neler çektiğini yakından bilirim. İş insanları yalnızlığın ürpertisini hisseder, kendisini yalnızlığın hüznüne kaptırır. Akrabalarının, çalışanların kendisine karşı davranışlarının samimi olup olmadığını düşünür. 
Ne yazık ki, çoğu zaman iş insanının önünden ve arkasından çok konuşan olur. Herkes ondan bir beklenti içindedir. İş insanı kimseyi memnun edemeyeceğini anlar. Zaten herkesi memnun edecek bir kişi veya bir sistem de yoktur.
Dünyanın kaç bucak olduğunu yaşamış iş insanları, her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğunu, her an ayaklarının altında bir çukur, bir uçurum açılabileceğini bilir. Her an, her şeyini kaybetme korkusunu hissederek yaşar. Buna karşın herkes iş insanını parasından faydalanılacak bir merci olarak görür. En ufak bir projesi olan veya olduğunu zannedenler, iş insanına yapışır. Bunların içinde tehlikeli olanı da vardır, zararsız olanı da.
Şirket kötüye gidince herkes iş insanını terk eder. Kötü durumda olanın dostu olmaz. İş insanının şirketi, şahsiyetinin bir uzantısıdır, adeta çocuğu gibidir. Hatta bu çocuğu onun hayatı olmuştur. 
Girişimcisi olmayan bir toplum ayakta kalamaz ve ilerleyemez. Para kaybeden bir iş insanı daha fazlasını tekrar kazanabilir ancak cesaretini kaybeden girişimci, her şeyini yitirmiş demektir. 
Özellikle son yıllarda dünyada ve Türkiye’de yaşanan olaylar, iş insanlarımızın girişimcilik ruhunu azaltmıştır. En önemlisi bazı iş insanlarımız cesaretlerini kaybetmiştir. En kötü durum da budur.
İş insanımızın girişimcilik ruhunu kaybetmemesini, kurumsallaşmaya sessiz kalmamasını, değişime ayak uydurmasını dileriz.
Başarılı iş insanlarına ve girişimcilere sahip çıkalım.
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com