EKONOMİDE REFORMA İHTİYAÇ VAR (19.11.2018)

Hızlıca artan döviz kuru nedeniyle ülkemiz ekonomisi oldukça zor bir süreçten geçti. Zorlukların giderildiği, tedbirlerin alındığı, yetkililerce açıklansa da yaşanan sarsıntının etkileri devam ediyor. Ekonomide yeni ve etkili yapısal tedbirlerin alınması gerekiyor, bekleniyor…
Dövizdeki kur artışı ithalatımızı azalttı. Bu azalış beraberinde cari açığı pozitif yönde etkiledi. Bu doğal bir durumdur ancak beklenen ve istenen; ülkemiz ekonomisinin yeniden üreten ve ürettiğini ihraç edebilen bir yapıya kavuşturulmasıdır. İşte bunun için yapısal reformlara ihtiyacımız bulunmaktadır.
Diğer bir önemli gelişme ise; dünyada para bolluğunun sona ermiş olmasıdır. Artık ucuz para devri sona ermiştir. Gelişmiş ekonomiler ve özellikle Amerikan ekonomisinin agresif davranışları, gelişmekte olan ülkelere olan para akımının azalmasına neden olmaktadır. İşte bu durum, bizim gibi ekonomilere olan direkt yatırımları azaltmakta ve finansmana erişimi güçleştirmektedir. Dolayısıyla faiz oranlarını artırmaktadır.
Dünyada durum böyle iken; Türkiye’de, Amerikalı Papaz ile başlayan ve Trump ile devam eden gerginlik, döviz fiyatlarını spekülatif olarak artırmış, ülkemiz ekonomisini zora sokmuştur. Dünyada yükselen para maliyeti, döviz kurlarının artışıyla birleşince olanlar olmuş, bir anda ortalık toz dumana karışmıştır. Türkiye’de faaliyet gösteren işletmeler, bu karışıklıktan nasibini almış ve borçlanma faiz oranları, gün geçtikçe artmıştır. Bu artış ekonomiyi negatif yönde etkilemiş ve borçlanma maliyetleri neredeyse tavan yapmıştır. Kredilerini yenileyen işletmeler son yıllarda görmedikleri faiz oranlarıyla karşılaşmışlar, yüklendikleri kredi faizini nasıl ödeyebileceklerini kara kara düşünmeye başlamışlardır.
Borçlu işletmelerin durumu son derece ciddi ve hüzünlüdür. Yüzde 25 faiz oranıyla mevduat toplayan bankaların, topladıkları bu parayı hangi faiz oranıyla işletmelere borç verdiklerini okuyucuların takdirine bırakıyoruz. Ancak bilinmelidir ki; yüksek faiz oranıyla borçlanan işletmelerin üzerlerine ciddi bir yük bindirilmiş ve kazançları ellerinden alınmıştır. Kaldı ki piyasada ciddi anlamda bir durgunluk yaşanmakta ve bu durum işletmeleri karamsarlığa itmektedir. İşletmeler ciro yaparak para kazansalar bile, bu yükü uzun süre taşıyamayacakları çok açıktır.
30 Eylül 2018 tarihli bilançolara baktığımızda;
Özvarlıkları güçlü olan yani kredi kullanmayan ya da az kullanan işletmeler, gerekli tedbirleri alarak kârlı olmayı becerebilmişlerdir. Hatta bu işletmeler, ihracat yapan ve yüksek fiyatla döviz bozdurmuş olan işletmelerse ciddi anlamda kur farkı geliri elde etmişler ve 19 Kasım Pazartesi günü, ciddi büyüklükte geçici vergi ödemek durumunda kalmışlardır.
Diğer taraftan öz varlıkları yeterince güçlü olmayan, kredi borcu yüklü olan ya da dövizle borçlanmış olan işletmeler; kur farkı zararı ya da ciddi faiz yüküyle karşılaşmışlar ve önemli ölçüde zarar beyanında bulunmuşlardır. Bu işletmelerin ticari hayatlarını nasıl sürdürebilecekleri merak konusudur. Yeni bir yapılanma ve yeni bir çıkış yolu bulmak şarttır.
Özetle; işletmelerin çok önemli bir kısmı ya çok kâr etmiş ve bu nedenle çok vergi yükü altında kalmış ya da çok zarar etmiş ve önemli bir faiz yükünün altında ezilmişlerdir. Arada kalanların sayısı ise, nicelik ve nitelik olarak azdır. Bu işletmeler neredeyse azınlıktadır…
Herkes biliyor, yazıyor, söylüyor. Biz de bildiğimizi yazalım, söyleyelim; 
Yazdıklarımız kişisel tespitlerimiz, gözlemlerimiz ve görüşlerimizdir. Elbette bu ülkenin yetiştirdiği koskoca ekonomi profesörlerine ve siyasetçilerine ders verme maksadımız yoktur.
Bize göre; Türkiye ekonomisi yapısal olarak yeniden ele alınmalı, değişmeli, değişen koşullara ayak uydurmalı, eğitime, bilime, araştırma ve geliştirmeye önem vermeli, yerli ve modern üretimi desteklemeli, ihracatını büyütmeli, demokrasi ve özgürlükleri geliştirmeli, çok sesliliğe önem vermeli, evrensel değerlere sahip çıkmalıdır.
Ekonomide harekete geçmek, verimli olmak, reform yapmak zorundayız.

Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com