Yüzyılın buluşu olarak adlandırılan ve medyada sık sık yer alan Göbeklitepe’ye gitmeye karar verdiğimizde; yepyeni bir heyecan sardı, her yanımı. Aslında bu duyguyu ilk kez Laodikya kazılırken hissetmiştim. Nasıl bir şey olduğunu, o günlerden biliyorum.
Değerli büyüğüm Esat Sivri Bey’in sohbetlerinden etkilenmiş, arkeolojiye ilgi duymaya başlamıştım. 2003 yılından bu yana Laodikya’dan çıkarılan yeni bir eser hep ilgimi çekmiş, bulunan her yeni şey, yeni bir bilgi olarak zihnime kazınmıştı.
İşte bu keşif duygusuyla önce Urfa’ya sonra da Göbeklitepe’ye ulaştık. Tüm grup arkadaşlarımızla birlikte kazı alanına vardığımızda rehberimiz tüm detayları vermeye başladı.
İlginç bir hikâyesi var, sizinle paylaşmak isterim.
1986 yılında, Göbeklitepe bölgesinde yaşayan ve burada tarlası olan Mahmut Yıldız, tarlasını işlerken iki kireçtaşı heykel bulur. Heykelleri alır, belki birkaç kuruş kazanırım düşüncesiyle Urfa’daki müzeye götürür. Müze yetkilileri getirilen bu heykelleri pek önemsemezler. Benzeri olmadığı için ne olduğunu da anlamazlar. Getirene de bunlar işe yaramaz şeyler diyerek bir ödeme yapmazlar. Bir müddet sonra heykelleri depoya bir yere kaldırırlar. Heykeller uzun süre depoda bir köşede bekler. Ta ki Urfa’daki başka bir taş çağı yerleşimini kazan iki arkeolog depoya eser teslim etmek için gelene kadar.
Bu iki arkeolog Nevali Çori adlı taş çağı yerleşiminde kazı yapan gruptandırlar. Arkeologlar, bu bölge Atatürk barajı suları altında kalmadan, kurtarma kazısı yapan ekiptendirler. Burada hem eşsiz heykeller hem de ilk defa T başlı bir tapınak bulmuşlardır. İşte o nedenle tecrübelidirler.
Bu arkeologlardan biri Alman vatandaşı olan Klaus Schmidt’tir. Göbeklitepe’den, bir çiftçi tarafından getirilen ve depoda kaderlerine terk edilen heykelleri görünce büyük heyecan duyar. Heykeller ilgisini çeker ve araştırma yapmaya başlar.
Klaus Schmidt, heykellerin bulunduğu alanda bir süre sonra kazılara başlar. İki yıl kadar kazı yapar ancak bugünkü tapınaklara ulaşamaz. Bir gün, bir tarla sahibi, tarlasının diğer bir köşesinde tarlasını sürmek için taşları temizlemeye çalışırken büyük bir taşa rastlar. Yerinden oynatamadığı taşı, oraya kazı yapmak için gelen Schmidt’e gösterir. Alman arkeolog yerde gömülü taşın Nevali Çori’den aşina olduğu tapınaklara ait T başlı bir dikilitaşın ucu olduğunu hemen anlar. Tarla sahibi ile bir anlaşma yaparak burada kazı yapmaya başlar. Sonuçta 12 bin yıl öncesine ışık tutan tapınaklara ulaşmayı başarır.
Bulunan bu yer bir inanç merkezidir. Ortaya çıkarılan bilgiler insanlık tarihini değiştirebilecek düzeydedir. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze batmaktadır. Bu özellik, tapınağın T şeklinde sütunlarla çevrilmiş olmasıdır. Sütunlar ve kalıntılar üzerinde; boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleridir. Taşlar üzerine kazılan bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka betimlemeler de vardır. O döneme ilişkin müthiş bir bilgi hazinesidir. Çalışmalar halen sürmektedir.
Bu buluş tüm dünyanın ilgisini çekmiş, insanlığın inşa ettiği ilk tapınak olma özelliği taşıyan alan, tarihin de yeniden yazımına neden olmuştur. Bilinen en eski yerleşim yerinin inşa edildiği bölge, bugün turizme kazandırılmıştır. Ancak daha profesyonelce bir tanıtım yapılması turizm açısından önemlidir. Göbeklitepe 12.000 yıllık geçmişiyle dünyanın şu anda bilinen en eski tapınağıdır ve bu özelliği nedeniyle Unesco’nun geçici listesinde yer almaktadır.
Göbeklitepe’nin günümüze bu denli mükemmel olarak korunmuş şekilde kalması çok şaşırtıcıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda; bu tapınağın, yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra onlarca ton toprak ve çakmaktaşları ile tamamıyla gömüldüğü, bu nedenle mükemmel olarak korunduğu anlaşılmıştır. Ancak Göbeklitepe’nin niye gömüldüğü ve neden terk edildiği şimdilik bilinmemektedir. Elbette bu bir sırdır ve bu sır henüz çözülememiştir.
12 bin yıllık, taş devrinden kalma, dünyanın en eski tapınağı olan Göbeklitepe başka bir ülkede değil, Türkiye’de, Urfa’dadır. Dakikalarca incelediğim ve şaşkınlığımı gizleyemediğim bu gizemli tapınağı siz de ziyaret edin.
Bu tapınağın insanlık tarihine ışık saçtığını görün…
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com