Gazeteler bu yıl Pamukkale’nin altın yılını yaşadığını, ziyaretçi akınına uğradığını yazdılar. Elbette bu tablo, Denizli ve ülke turizmi açısından sevindirici.
Peki, Karahayıt’da durum ne? Beklenen yatırımlar yapıldı mı?
Şifalı sularımız dış turizme açıldı mı? İstenen gelir sağlandı mı?
Maalesef sağlanamadı. Karahayıt, Pamukkale gibi dünya çapında tanıtılamadı. Şifalı suyu ile sağlık turizminde önemli bir merkez olmayı başaramadı. Bunun çeşitli sebepleri var. Yetkililer, gerekli çalışmaları yapıyor olabilirler fakat daha etkili bir proje ile Denizli ekonomisi turizmden daha çok pay alabilir, örnek bir model oluşturabilir.
Sağlık turizminde Karlovy Vary kenti, Karahayıt için bir örnek olabilir. Prag’ın 130 km uzaklığında bulunan bu kent, eski Çek Cumhuriyeti, yeni adıyla Çekya’ dadır. Turistlerin Prag’dan sonra en çok ziyaret ettiği ikinci yerdir. Her yıl binlerce insan bu kenti hayranlıkla izler, kendini masallarda bir gezintiye çıkmış gibi hisseder. Gittim, gördüm. Ben de aynı duyguları yaşadım.
Karlovy Vary adını, Roma imparatoru IV. Charles’den almış. Ortaçağ’da 14.yüzyılın ortasında avlamak için buraya gelen IV. Charles, vurduğu ancak öldüremediği yaralı bir geyiği takip ederken, gökyüzüne doğru püsküren bir suyla karşılaşır. Su sıcaktır ve kokusu da farklıdır. Bu bölgeye bir saray yaptırır. Kendisine yakın olanların da aynı yerde evler yaptırmasıyla “Karlovy Vary” kenti oluşur.
Tahmin edebileceğiniz gibi, sıcak mineral sular yani kaplıcalar bu kentin kaderini değiştirir. 1522’de Dr. Payer bu suların özelliklerini inceler ve bazı hastalıklara iyi geldiğini ispatlar. 16.yüzyılın sonunda bu kentte 200’den fazla spa kurulur. Ancak bugünkü görünümü temel olarak 19.yüzyıla kadar uzanır.
Günümüzde bu suların kemik hastalıklarına, bel fıtığına, kireçlenmeye, solunum enfeksiyonlarına, mide hastalıklarına iyi geldiği biliniyor. Bu nedenle şehre dünyanın her yerinden pek çok insan akın ediyor. Oldukça lüks otellerin var olduğu kentte konaklamak hiç de ucuz değil. Dünya sosyetesi bu otellerde hem kalmak, hem de spa hizmetlerinden yararlanmak için bu kenti ayrıcalıklı görür.
Peki, şifalı sularıyla övündüğümüz Karahayıt’a kimler gelir, kalır?
Gelenler ne gibi bir hizmet alır, kaç para öder? Memnun kalır mı?
Karlovy Vary Kentine çok güzel bir orman içerisinden girilir. Doğası yemyeşil ve harikulade güzeldir. Vadiye indiğinizde, şehri görürsünüz. Küçük bir nehrin iki yanına omuz omuza dizilmiş, çizgi film için boyandığı hissi veren binalar sizi karşılar. İşte o an masalsı bir hisse kapılır, hayranlık duyarsınız.
Peki, Karahayıt’ın girişi nasıldır? Kente girerken hayranlık uyandırır mı?
Karlovy Vary Şehir merkezine belediye otobüsleri haricinde hiçbir otobüsün girişine izin verilmez. Belediye otobüsleri de bir noktaya kadar gider, ondan sonra yaya olarak dolaşırsınız.
Peki, Karahayıt’a araç giriş çıkışı nasıldır?
Araçlar kentin her yanına girer, çıkar.
‘Karlovy Vary’ bir tedavi merkezi, harika bir kenttir. Bu kenti görünce, Denizli’deki termal alanların yeterince değerlendirilemediğini anlarsınız. Karahayıt’ın, Buharkent’in ve diğer termal bölgelerimizin haline üzülürsünüz. Elimizdeki doğal malzemenin kullanılamadığını, turizmden yeteri kadar pay almadığımızı fark edersiniz.
Antik kentleriyle övündüğümüz şehrimizin doğal kaplıcalarını daha iyi kullanamaz mıyız? Elbette yapabiliriz. Bunun için yatırım yapılması, devletin ve yerel yönetimin bunu teşvik etmesi, planlaması ve yatırımcıyı özendirmesi gereklidir. Bu konuda Denizli Valiliği’ne ve Pamukkale Belediyesi’ne önemli bir görev düşmektedir.
Karahayıt, neden Karlovy Vary gibi bir kent olmasın? Açık hava müzesi estetiğinde, tarihsel doku içinde, doğal sularımız eşliğinde, şifa satmak neden mümkün olmasın?
Çok özel bir projeyle; Karahayıt’ın hamamları, Charles’in hamamından daha değerli kılınabilir. Turizmden daha çok pay alınabilir.
Antik kentimizi, şifalı sularımızı değerlendirelim, turizmden hak ettiğimizi alalım.
Mehmet Ali Bayraktar
mab@malibayraktar.com